Bir dili öğrenmek, bazen bir savaş alanında yürümek gibidir. Yolun başında heyecan, ortasında yorgunluk, sonunda ise zafer vardır
Merhaba sevgili okuyucular,
Almanya’ya Göç Serüvenimin beşinci bölümüyle karşınızdayım. Bu kez, Almanca hayatıma girdikten sonra yaşadığım psikolojik savaşları ve bu süreci nasıl atlattığımı paylaşacağım. Başlangıçtaki motivasyonum nasıl sarsıldı? Zorluklarla mücadele ederken nasıl tekrar ayağa kalktım? Eğer sen de bir dili öğrenirken benzer bir süreçten geçiyorsan, bil ki yalnız değilsin.
Almanca Öğrenmeye Başlarken: İlk Heyecan ve Motivasyon
Öncelikle söylemeliyim ki, Almanca gerçekten çok yorucu bir dil. Ben bu işe istek ve büyük bir heyecanla girdim, yeni bir dil öğrenecek ve yeni bir ülkeye gidecektim. Hızlı olmasını istediğim için de kendimi tamamen Almanca’ya adadım.
Daha önceki bir yazımda da bahsettiğim gibi Goethe-Institut’ta yoğun bir kursa başlamıştım. Kurs hem yorucu, hem yoğun hem de fazla ödevliydi ama A1 seviyesini önceden evde çalıştığım için zaten bilgilerim tazeydi, ayrıca kurs hocam ve partnerimle enerjim çok iyi tutmuştu. “Almanca öğrenmek o kadar da zor değilmiş.” diyordum.

A1’den B1’e Almanca Yolculuğum: Zorluklar ve Çözümler
A1 Seviyesinin keyfi ve motivasyonuyla A2 seviyesine geçtim, ancak Almanca yavaş yavaş gerçek yüzünü göstermeye başladı. Anlamak değil ama aktif olarak kullanmak gerçekten zorlayıcıydı. Doğruculuk takıntım da bana hiç yardımcı olmuyordu.
Gramerler değişmişti, cümle kurmak daha komplike hale gelmişti. Konuşmam yavaşlamıştı ama kurstaki pratikle bunu oturtmuştum. Bunun dışında, en zorlandığım şeylerden biri dinleme bölümü oldu. Alışmakta zorlansam da podcast dinlemenin bir zorunluluk olduğunu kabullendim.
Üstelik yeni hocamız kendi kişisel komplekslerini bize yansıtıyordu. A2 seviyesi benim için savaşın başlangıcı gibiydi. Haftada dört gün kursa gidiyordum ve ardından ödevlere gömülüyordum.
Zamanla hayatım sadece Almanca çalışmaya dönüştü ve bu durum beni zorlamaya başladı. Her zorlanmada biraz daha motivasyonum ve özgüvenim kırılıyordu. Tatillerle birlikte dört-beş aydır Almanca öğreniyor ve artık bunalmış hissediyordum.

Çalışma tempom azalmış, bunalmalarım artmıştı bununla birlikte başarı seviyem de doğal olarak düştü. Bu durum beni tamamen dibe çekerken kurstaki yakın arkadaşlarımın, ailemin ve sevgilimin desteğiyle hedefimi tekrar hatırlayıp eksiklerimi tamamlamaya başladım.
Tekrar yoğun bir şekilde çalışmaya başlayıp sürekli podcast dinledim ve eksik konular için farklı kaynaklara yöneldim. Telefonumun dilini Almanca olarak değiştirdim. Bu sayede hem dinleme hem gramer hem de kelime bilgilerimi geliştirmeye başladım.
B1 Seviyesine Geçiş: En Zorlu Dönem
Artık B1 seviyesine gelmiştik, hem sona yaklaşmış hem de en zorlu kısma gelmiştim. Herkes B1 seviyesinin çok zor olduğunu söylüyordu, ancak ben buna pek inanmayarak “Almanca baştan aşağı zor” diye kendimi avutuyordum. Ta ki, kurs başlayana kadar…
Hocalarımızın performansı da ters orantıda değişiyordu; seviye zorlaştıkça hocalar anlayışsızlaşıyor ve özgüvenimizi kırıyordu.
Sınıf içindeki gereksiz gerilim öğrenme sürecimizi de zorlaştırıyordu. Çoğu zaman yapıcı olmaktansa yıkıcı oluyordu.
B1 seviyesi, artan zorlukları ve öğretmen etkisiyle beni en çok zorlayan dönem oldu.
Kurs o kadar yoğundu ki, bazen bir günde iki ya da üç gramer konusu öğreniyorduk. Eve artık sarhoş gibi döner hale gelmiştim. Konular beynime giriyor ama sanki ağzımla olan bağlantısı kopmuşçasına dilimden dökülmüyordu.

Bu noktada, acaba sadece ben mi böyle hissediyorum diyordum ama sonra anladım ki bir dili öğrenirken çoğumuz benzer kaybolmalar yaşıyoruz. Sen de mi öyle hissettin? Yorumlarda paylaşabilirsin.
Tükenmişlik ve Psikolojik Çöküş
Bu sırada psikolojik olarak tamamen çökmeye başladım. Hafta içi-sonu demeden, tatil-bayram farketmeksizin gece gündüz Almanca çalışıyordum. Sosyal hayatımda bile sürekli bunu düşünüyordum.
Yedinci-sekizinci aya geldiğimde mental olarak tamamen tükenmiştim. Sürekli yorgun, başarısız ve baskı altında hissediyordum. Kapasitemin daha fazlasına yetmediğine inanıyor, sık sık ağlama ve anksiyete krizleri yaşıyordum.
Bir gün yemek yerken arkadaşımın “Almanca nasıl gidiyor?” sorusuna cevap verirken, sesim titreyerek ve gözlerim dolarak “artık çalışmak istemiyorum” dediğimde mental olarak tamamen bittiğimi fark ettim.
Hata yapmaktan deli gibi korkuyor, konuşurken tıkanıyordum ve sürekli gramerleri düşünüyordum. Sınav korkum başlamıştı çünkü sınavı geçemezsem bütün emeklerim boşa gidecekti.
Kendime bir hedef koymuştum sekiz ay-bir yıl içinde Almanca öğrenecektim. Bu süreçte neredeyse İngilizceyi ve hatta Türkçeyi bile unutmuştum. Üstelik B1 seviyesine kadar öğrenmeye o kadar odaklanmıştım ki, bu dili hayatım boyunca konuşacağımı; tüm işlemlerimi bitirip, dili öğrenmemin altıncı ayında farketmiştim.
Almanca Öğrenirken Motivasyon Kaybı ve Yeniden Toparlanma
Ancak bütün bu sıkıntılı süreçlerin içinde tabii ki güzel şeyler de oluyordu, en önemlisi çok güzel arkadaşlar edindim ve onlarla birlikte çalışabilme fırsatı buldum. Onların destekleri sayesinde defalarca kendimi toparladım. Bu süreçte sizi destekleyen, sizinle aynı yolda olan insanların olması çok önemli.
Almanca gerçekten zor ve emek isteyen bir dil, özellikle de kısa sürede öğrenmeniz gerekiyorsa. Bu yüzden yaptığınız işin zorluğunu fark etmek önemli. Kendinize vakit tanımalı ve iyi davranmalısınız. Bunu fark ettiğinizde kendinize olan inancınız ve şefkatiniz artıyor ve başardıkça daha da mutlu oluyorsunuz.
Dil ne kadar zorsa, başarı da o kadar tatlı geliyordu. Almanca bana önce özgüvensizlik getirdi, sonra da özgüven kazandırdı. Bir dili öğrenmek, bazen engelleri aşarak ilerlemek gibiymiş. Dikenli tellerden geçerken yara almamak neredeyse imkansızdı zaten.
Pes etmediğiniz sürece başarabilirsiniz, çünkü zorlanmak doğal ama vazgeçmek tamamen bir tercih. Yine de B1 sevitesinde her şeyden vazgeçme noktasına geldiğimi de itiraf etmek isterim. Kararlı olmalı kendinize zaman tanımalısınız. Vazgeçmediğiniz sürece başarabilirsiniz.

Peki ya siz?
Yabancı dil öğrenirken benzer zorluklar yaşadınız mı?
Hangi yöntemler size iyi geldi?
Yorumlarda tecrübelerinizi ve tavsiyelerinizi benimle ve diğer okuyucularla paylaşır mısınız?
Birbirimize destek olmak için aşağıya mutlaka yazın!
Bir sonraki yazımda, Almanya’ya göç sürecimde dil engelini aşıp yepyeni bir hayata adım atarken neler yaşadığımı paylaşacağım. Eğer bu yolculukta sen de benim gibi bazen yoruluyor, bazen de yeniden ayağa kalkıyorsan, bil ki yalnız değilsin. O zaman bir sonraki bölümde görüşmek üzere!
Bu yazılarımı kaçırmamak için takipte kalın!
Sevgiler,
